İçindekiler
Özet
Abstract
- Doğru İletişim İçin Doğru Anlamak ve Doğru Anlaşılmak
- Disiplin; Interdisiplin; Transdisiplin
- Disiplinlerarası Çalışma: Adli Sosyal Çalışma
- Terminolojik Olarak Doğrusu
- Konunun Ana Kavramları
- Adalet
- Sosyal Hizmet
- Sosyal Çalışma
- Adlî Sosyal Hizmet
- Adlî Sosyal Çalışma
- Sonuç
- Kaynakça
ÖZET
Disiplinlerarası bir çalışma yapılırken gelişme ve başarı,
ortak çalışma yapan disiplinlerin kullandıkları kavramları
aynı içerikleriyle anlamaları ve kullanmaları halinde
sağlanabilir. Oysa Türkiye’de “forensic social work”
denmek istendiğinde bu teriminin Türkçe karşılığı olan
“adli sosyal çalışma” yerine “forensic social service”in
Türkçe karşılığı olan “adli sosyal hizmet” kavramı
kullanılmaktadır. Bu da kavramları doğru ve farklı anlayan
kesimlerle sosyal çalışma akademisyenleri ve
uygulamacıları arasında sağlıklı akademik iletişim
kurulamamasına yol açmaktadır. Böylece ortak düşünce
üretimi ile disiplinlerarası çalışma güçleşmektedir. Bu da
sosyal çalışma mesleğinin zararına olmaktadır. Çünkü
herkes sosyal hizmet denilen alan etkinliklerini meslek
sanmaktadır, çünkü sopsyal çalışmanın sahipleri bunu öyle
gösterme hatasını yaşamaktadır. Türkiye’de adli sosyal
çalışmalar geliştirilmek isteniyorsa ve sosyal çalışma
mesleği sorunsuz tanınmak isteniyorsa önce kavramlar doğru
kullanılmalı ve herkes tarafından doğru anlaşılması
sağlanmalıdır.
Anahtar sözcükler: Sosyal hizmet, sosyal çalışma, adli
sosyal hizmet, adli sosyal çalışma.
ABSTRACT
When an interdisciplinary study is carried out,
development and success can be achieved if they understand
and use the concepts used by the collaborative disciplines
within the same contents. Yet in Turkey, when it is meant
‘forensic social service’ ,the Turkish meaning of
‘forensic social work’ is used rather than Turkish meaning
of ‘forensic social service’.This is understood
differently by the people who understand the concepts
correctly and decently academic communication can not be
established, and the production of ideas and
interdisciplinary studies become difficult. In Turkey
firstly the concepts must be used correctly and it must be
ensured to be understood by everyone if it is desired to
develop forensic and social studies.
Key Words: Social service, social work, forensic social
service, forensic social work.
Doğru İletişim İçin Doğru Anlamak ve Doğru Anlaşılmak
Adli sosyal hizmet kavramı, sosyal hizmetler alanında
çalışacak sosyal çalışmacıları yetiştiren akademik
ortamlarda Türkiye’de son on yılda güncelleşti. Daha önce
sosyal çalışma alanyazınında bu alan eski ABD kökenli
kavramlarla suçluluk ve sosyal hizmet, cezaevi sosyal
hizmeti gibi kavramlarla anılıyordu. Adli sosyal hizmet
kavramı tıbbi sosyal hizmete koşut daha bir derlitoplu
deyiştir. Ancak, kastedileni karşılayan bir terim midir?
Bakalım.
Belli bir tarihten önce Sosyal Hizmetler Akademisi (Sağlık
ve Sosyal Yardım Bakanlığı) (1961-1982), onun devamı olan
Sosyal Hizmetler Yüksekokulu (Hacettepe Üniversitesi)
(1983-2010) ve bugün onun da devamı olan Sosyal Hizmet
Bölümlerini (HÜ) (2011->) okuyan sosyal çalışmacılar
sosyal çalışma kavramını (social work) SHA’dan gelen bir
yanlış çeviriyle ve o dönemlerin eğitilmişlik düzeyindeki
kalıplarla sosyal hizmet olarak öğrendiler. Bugün hala
aralarında 1960’ların kavramlarıyla konuşup anlaşamakta ve
kendilerine meslek adı olarak da hala sosyal hizmet uzmanı
demeyi tercih etmektedir.
Uzmanlık sanının (titrinin) tüm dünyada yüksek lisansla
alındığını herkes bilir. Hele üniversitede okuyanlar…
Lisans öğrenimini bitirenlere uzman dendiğini gösteren
çağdaş dünyada bir tek örnek yoktur. Ancak, burada bunu
tartışmak istemiyorum. Sosyal çalışma mesleğine bundan
daha çok zarar veren bir başka nokta var.
Üniversitelerin lisans düzeyindeki “sosyal hizmet”
bölümlerini bitirenler “Ben sosyal hizmet uzmanıyım.”
dediklerinde, çeşitli sosyal hizmet alanlarında meslekli
mesleksiz birşeyler yapan ve herhangi bir sosyal hizmet
bölümünde lisans öğreniminden geçmediği için sosyal hizmet
kavramının doğal olarak social work olarak değil, “social
service” olarak anlayan herkes, bir süre sonra rahatlıkla
biz de sosyal hizmetlerin uzmanıyız; o halde biz de sosyal
hizmet uzmanıyız diye düşünmekte ve kullanmaya
başlamaktadır. Çünkü uzmanlık bir meslek adı değildir;
olamaz. Bir insan, ya bir alanda akademik olarak uzman
olabilir (yüksek lisans) ya da uygulamada derinleşerek
uzmanlığını çevresine kabul ettirebilir. Bunda sorun
yoktur. Oysa Türkiye’de lisans düzeyinde öğretim almış,
İngilizce deyişiyle “social worker”lar, Almanca deyişle,
“Sozialarbeiter”ler kendilerini sosyal hizmet(ler) uzmanı
olarak
-------------------------
1Arapça kökenli adli sözcüğü Arapça telaffuza uygun olarak
adlî olarak yazılmalıdır. Bu makalede genel güncel
kullanıma uygun olarak adli olarak yazılması yeğlenmiştir.
tanıttıkları zaman kendilerini lisansla kazanılmış bir
mesleğin ve disiplinin dışına itmiş oluyorlar ve, acısı,
kendilerini mesleksizleştirmiş ve sosyal çalışma mesleğini
saygınsızlaştırmış olduklarının farkına bile varmıyorlar.
Çünkü, “sosyal hizmet uzmanıyım” diyenlerin dışında kalıp
da sosyal hizmet alanlarında sosyal hizmet yapanlar
sessizce bir algıya ulaşmakta ve sosyal hizmeti kavram
olarak doğru anladıkları için, bir süre sonra “Madem ki
biz de sosyal hizmet alanında çalışıyoruz; biz de bu
alanda uzmanlaşıyoruz ve demek ki biz de sosyal hizmet
uzmanı olabiliyoruz diye düşünmektedirler. Ve bu düşünce
yanlış olamaz. Uzmanlaşma, bilimsel anlamda değil ama, bir
alanda çok çalışarak kazanılan bir sandır aynı zamanda .
Böylece, kendilerine sosyal hizmet uzmanıyım diyen sosyal
hizmet lisansiyerleri bir bakıma mesleklerini paylaşmaya
kapı açmaktadırlar. Oysa sosyal çalışma mesleğini, sadece,
bu mesleği lisans düzeyinde öğrenerek diploma alanların
yapabileceğine önce kendileri görebilmeli, benimsemelidir.
Mesleğini başka lisans ve önlisans mezunlarıyla paylaşan
kaç meslek vardır dünyada? Kutsal değerlerin ve bu arada
mesleğin paylaşımı olmaz.
Bir tarihlerde tanıştığım bir yaşlı adam mesleğimi
sormuştu. Akademik yönümü söylemedim ve Sosyal Hizmetler
Yüksekokulunu bitirdim dedim.
Heyecanlandı. Gözleri parladı. “Abi, dedi, sizin ne güzel
bir mesleğiniz var.” Sevindirdi beni. “Sen nerden
biliyorsun bu mesleği?” diye sordum. Şu yanıtı verdi:
“Abi, bilmem mi? Ben de sizler kadar sosyal hizmet
uzmanıyım. Neden biliyor musun? Ben […] yetiştirme
yurdundan emekli oldum. Orada 30 yıl çalıştım. Hizmet
aracının şoförüydüm. Her gün, her gece, ne kadar genci
hasta oldu, kaza geçirdi hastaneye taşıdım. Yurttan kaçan
gençleri aracımla gece boyu sokak cadde aradım. O çocuklar
için 30 yılda neler yapmadım ki? Onlarla top oynadım;
sohbet ettim. Var mı benden daha iyi bir sosyal hizmet
uzmanı?..”
Doğru söylüyordu. Bu sözleri söyleyen emekli servis şoförü
hem sosyal hizmet kavramını hem de uzmanlık kavramını
doğru ve yerliyerinde kullanıyordu. Yapılanlar sosyal
hizmet olduğuna göre, o da 30 yıl boyunca bu işleri hem de
heyecan duyarak yaptığına göre neden yaptıkları sosyal
hizmet olmasındı ve 30 yıl yaptığına göre neden
-----------------------
2Uzmanlık sözcüğünün farklı anlamları için bakınız: İlhan
Tomanbay, 2012, Sosyal Çalışma ve Sosyal Hizmetlerde Önce
Kavram, Ankara: SABEV Yy.
uzman olmasındı ki? Sosyal hizmet uzmanı budur. Genel bir
alanın adı meslek adı olamaz. Hele uzmanlık hiçbir zaman
meslek adı olamaz.
Tabii, 30 yıl sosyal hizmet kuruluşunda “sosyal hizmet”
yapan arkadaşımıza kimse sosyal çalışmanın bir disiplin
olduğunu, lisans öğreniminde bir disipline dayalı bir
meslek öğretildiğini, bu mesleğin sosyal hizmet
alanlarında çok önemli, yaratıcı ve sorun çözücü işlevi
olduğunu anlatmamıştı. Bu işin lisansiyerleri ben sosyal
hizmet yapıyorum dedikçe onu kendisinin de yaptığını
düşünerek bu sonuca varıyordu. Hata nerede?
Öteyandan, “sosyal hizmet/ler”in (social service/s) uzmanı
olduğunu söylemek namütenahi genişlikteki sosyal
hizmetlerin uzmanı olduğunu söylemektir ve uzmanlık, ter
bir alanda derinleşmeyle kazanılan bir sandır. Çok çeşitli
alanların hepsinin birden uzmanı olunamaz. Gerçek uzmanlık
hazzını içselleştirmiş bir benlik, birçok farklı alanın
uzmanı olduğunu söyleyemez. Hem çocuk, hem kadın, hem
hasta, hem engelli, hem yaşlı, hem tutuklu ve hükümlü…,
kısası, her özel gereksinim grubunun hepsine birden uzman
olunabilir mi? Kim diyebilir bunu?
Gerçek şu ki, içeriksel anlamıyla sosyal hizmet bir meslek
değil, çok geniş bir etkinlikler alandır. Bu alanlarda
(sosyal hizmet alanlarında) çok farklı meslekler çalıştığı
gibi, meslek yapmayan gönüllüler ve sivil toplum bireyleri
de çalışır.
Sosyal çalışmanın disiplin olup olmadığını irdelemek için
tarihin yakın gerilerine gitmemiz gerekmektedir. 1950’li
yıllardan gelme ve ABD kökenli “suçluluk ve sosyal
çalışma” (delinquency and social work), “cezaevi sosyal
çalışması” (prison social work) ya da “suçlularla sosyal
çalışma” (social work with offenders) gibi kavramlar
disiplinlerarası bir kavram değil, tek disiplinli
kavramlardır. Hatta bu kavramların bu tür kullanımı, o
tarihlerde sosyal çalışmanın disiplin olarak
görülmediğini, sadece meslek olarak görüldüğünü gösterir.
Suçluluk alanında sosyal çalışma uygulaması; cezaevlerinde
sosyal çalışma uygulaması gibi.
Belirli uygulamaların disiplinleşmesi, yani meslekleşmesi
o eylemin içeriksel doluluğuna, verdiği hizmetin
kalıcılığına, etkililiğine ve etkinliğine göre başlayan
bir süreçtir. Çünkü her eylem, her iş meslekleşmez. Bir
süre sonra meslekleşme disiplinleşmeyi, yani, başlarda,
belli bir bilim dalına, giderek başka bilim dallarına
katılmasıyla, iletişime geçmesi ve dayanmasıyla
geliştirir.
Sosyal çalışma da herşeyden önce, en temel gelişme kaynağı
olan toplumun gereksinimlerine uygun olarak yaptığı
uygulamalarla kendisini varetmiştir. Hemen arkasından,
toplumbilimden, psikolojiden, ekonomiden, antropolojiden,
kültürden, tarihten, sanat ve sanat tarihi, yöntembilim,
istatistik gibi birçok disiplinden aldığı kaynaklarla,
desteklerle gelişmiştir; alacağı kaynak ve desteklerle
gelişimini sürdürmektedir.
Önce kavramları yerliyerine oturtmak gerekmektedir.
Disiplinlerarası işbirliği ve ortak çalışma adından
anlaşılacağı üzere birkaç disiplinin biraraya gelerek
yaptığı bir çalışmadır. Bu çerçevede, disiplin, bilindiği
gibi, bilim dalı demektir. Hukuk bir bilim dalıdır.
İşbirliği yapması gereken diğer tarafın da bir bilim dalı
(disiplin) olması gerekir ki işbirliği yapılabilsin. Bir
bilim dalının bir alanla işbirliği yapması düşünülebilir
mi? Bir disiplin bir alanda ancak uygulama yapar. Hukuk
disiplinini disiplinlerarası işbirliği yaptığı konumuzla
ilgili diğer disiplinin adı İngilizcede “social work”,
Almancada “Sozialarbeit”tır. Work ve Arbeit, iş, çalışma
anlamındadır. İşbirliği yapan bu iki disiplinin ortak adı
da İngilizcede “forensic social work”tur. “Forensic social
service” değildir. “Forensic medizin” (adli tıp),
“forensic psycshology” (adli psikoloji), “forensic nursing”
(adli hemşirelik)… gibi.
Almancada da, “forensicsch” ya da “gerichtliche” önekiyle
diğer disiplinler sıralanır. Örneğin, adli tıp için
“forensische Medizin” ya da “gerichtliche Medizin” denir.
“Forensische Service” denmez! Yoksa, anlam kayar, değişir,
farklılaşır. “Adli sosyal hizmet”in Almancadaki doğru
karşılığı da aynı İngilizcedeki gibi “forensische
Sozialarbeit”tır. “Forensische Sozialservice” değildir.
Olamaz.
Disiplin; Interdisiplin; Transdisiplin
Akıl ve düşünce tarihinin gelişim sürecinde önce
disiplinler oluşmaya başladı. Sonra bunlar kendi
aralarında işbirliğine girişerek hem kendilerini hem
işbirliğine girdikleri disiplinleri geliştirdiler. Böylece
yeni çalışma ve uygulama alanları ortaya çıktı. Bu ikili
iletişimden “interdisiplin” kavramı gelişti.
Disiplinlerarası.
Gemi gibi ulaşım olanaklarının gelişmesiyle ortaya çıkan
“international” kavramı, bu ulaşım kıtalar arasında da
olsa söylenmek isteneni anlatmaya yettiği için somutlar
dünyasında değişmedi. Oysa varlıklarını uygulamalardan
alan disiplinlerin geliştikleri ve kendilerine benzer
ülkelerde ulaştıkları kavramsal aşamalar aklın
gelişmesinin sınırsızlığında bir süre sonra yeterli
olamadı. Tarihsel süreç içinde sadece ulaşım dünyasının
değil bilişim dünyasının da gelişmesiyle birbirinden çok
farklı kıtalardaki kültürler ve onlara dayalı farklı
uygulamalar bilim dünyasının sınırlarını zorlamaya
başladı. İnternasyonal kavramı yetersizleşti ve onun
yerine, anlatmak istediğinin daha ötesini hedefleyen bir
kavram ortaya çıktı. “Transnational”.
Çılgınca gelişen bilişim, sanal bilgi paylaşımı dünyasında
artık international disiplinlerden değil, aynı nationalite
gibi “transdiziplinler”den sözedilmelidir. Böyle bir
disiplinlerarası içiçe geçmişliğin dünyasında artık
farklı, hatta birbirlerine çok ters gibi görünen
disiplinler birbirlerini tanıyarak, etkileyerek ve
etkilenerek, eski deyişle, birbirleriyle “hercümerç”
olmuşlardır. Bu gelişme yeni bağımsız farklı disiplinlerin
birbirinin üzerine çıka çıka yenilikler türetmesi
demektir.
Böylece, zamanla disiplinlerin (bilim dalları) içedönük
gelişim süreçleri çok daha ileri bir aşamaya geldi. Farklı
disiplinlerle iletişim aşaması, interdisipliner çalışmalar
transdizipliner çalışmalara dönüştü. Disiplinler arasında
iletişim, tarihsel olarak İkinci Dünya Savaşından sonra
öyle hızlı ilerledi ki bilimsel arena büyüklüğünü bu
sayede aritmetrik değil, geometrik düzeyde arttırdı. Çok
farklı yeni çalışma alanları ortaya çıktı. Görüş
alışverişleri hızlandı. Bilim yeni boyutlar kazandı.
2000’li yıllarda yaygınlaşan ve internasyonalliği (internationality)
aşan transnasyonallik (transnationality) hemen her
uygulama alanında bilimsel bakışı da etkiledi, ona yeni
boyutlar kattı. Uygulama modellerini varsıllaştırdı. Hemen
her meslekte transnasyonal, yani, ulusaşırı yaklaşımlar,
kuramlar, bakışlar geliştirildi. Sosyal çalışmada da…
Örneğin, henüz Türkiye’de konu bile edilmeyen
“uluslararası sosyal çalışma” evrensel planda aşıldı,
ulusaşırı sosyal çalışma kavramı ve konuları konuşulmaya,
tartışılmaya ve geliştirilmeye başlandı.
İnternasyonal yerine Türkçe karşılık olarak uluslararası,
transnasyonal yerine ulusaşırı denmektedir. Elbette bilim
her zaman uluslararası ve ulusaşırı olmuştur. Bilimin
ulusçuluk (nasyonallik) gibi sınırları yoktur. Ancak
ulusaşırı iletişimlerin, özelikle bilişim çağında
sonsuzlaşması bilimsel etkileşimde ve bilim dalları
arasındaki etkileşimde uluslararası kavramının bu alanda
da aşılmasını zorunlu duruma getirmiştir. Disiplinlerarası
çalışmalar da artık yatay bir biçimde “inter” değil,
“trans” boyutundadır artık. Yatay ve dikey etkileşim ve
iletişimlerin birbiriyle hamur olduğu bir dünyada kavram
varsıllığı kaçınılmazdır. Kavram benzeştirmesiyle,
disiplinlerarası (interdisipliner) çalışmalar, sanal
dünyanın bilimsel etkileşimlere sağladığı boyutsuz
kolaylıklardan ötürü artık disiplinlerarasılığı aşmış ve
yeni bir kavramla yatay ve dikey bilimsel boyutlar
birbirine karışmıştır: Transdisipliner, yani, ulusaşırı
çalışmalar…
Türkçesi zihinlerde henüz tam oturmamakla birlikte, bilim
dallarını aşan bir etkileşimden sözetmekteyiz. Bir başka
deyişle, disiplinlerin yatay ve dikey düzlemde sınırsız,
sadece fiziksel uzay olarak değil, bilimsel uzay olarak da
yakınlıklarına uzaklıkların bakmadan birbirleriyle çok
farklı düzlemde kaynaşmalarının gerçekleştiği bir dünyada
sosyal çalışmanın kendisini hala bir disiplin ve disipline
dayalı meslek olarak göremeyip kendisini hizmet alanı
adıyla ifade etmeye çalışması meslek adına hazin bir
gerikalmışlık olsa gerektir. Üzüntü vericidir, ancak,
aşılacaktır.
Disiplinlerarası Çalışma: Adli Sosyal Çalışma
Bugün için adli sosyal hizmet kavramıyla adlandırılan
disipliner (kuramsal) ve pratik (uygulamalı) terim yanlış
oturtulmuştur. Yanlış oturmanın kökeni de maalesef bugünkü
Hacettepe Üniversitesi ve onun türevleri olan Ankara,
Yıldırım Beyazıt, Başkent üniversitelerindeki “sosyal
hizmet” bölümlerini içinden çıkaran, Türkiye’de bu alanda
açılan ilk yükseköğretim kurumu Sosyal Hizmetler Akademisi
ve uzantısı HÜ Sosyal Hizmetler Yüksekokuludur. Hacettepe
Üniversitesi Sosyal Hizmet Bölümü ile buradan yetişme
akademisyenlerin görev yaptığı Ankara, Selçuk, Başkent
gibi üniversitelerin özellikle kendi içlerinde ve
mezunları arasında sosyal hizmet kavramından anlaşılmak
istenen onun “meslek” adı olduğudur. Daha sonra meslek
dışından akademisyenlerle açılan yeni sosyal hizmet
bölümleri de haklı olarak bu okullardan aldıkları
kavramlarla işe başlamakta ve isteristemez bu yanlışlığı
sürdürmektedir. Zamanında, bu alanda öğretim görüp
disiplini ve çerçeveyi kavrama olanağını bulamadan, keyfi
çevirilerle, social work terimini sosyal hizmet olarak
çeviren çeviri ve mesleki öncülerin izlemcileri ısrarla bu
yanlış kavramlaştırmayı sürdürmektedirler.
Yukarıda belirtiğim ve sosyal hizmet dedikleri zaman
sosyal çalışma (social work) demek istediklerinde ısrar
eden odakların dışında lisans öğretimi görmüş ya da Türkçe
düşünen ve bu kavramı zihninde canlandıran her mesleğin ve
herkesin zihninde oluşan anlam “sosyal hizmet”tir (social
service). Doğuştan Türkçe öğrenmiş, anadili Türkçe olan ve
doğuştan dil algısı olanlar için böyle olması da doğal ve
kaçınılmazdır. Yani, doğal olan kavramın gerçek anlamıdır.
Sosyal hizmetin İngilizce mantıkta da doğru karşılığı
social service’dir. Sosyal servisin (sosyal hizmet) başka,
sosyal çalışmanın (social work) başka bir anlam taşıması
doğaldır. Social work’u herhalde acele yapılmış bir
hatayla sosyal hizmet yapan Dil ve Tarih Coğrafya
Fakültesi İngiliz Filolojisi çıkışlı çevirmenler daha
sonra karşılarına çıkan social service kavramına karşılık
olarak uzun yıllar ne diyeceklerini bilemediler. Meslek (social
work) uzun süre hizmet alanını (social service)
Türkçeleştiremedi; ironik deyişle, alansız kaldı. Alan
olmayınca mesleki düşünce ve dolayısıyla meslek
gelişemiyordu. Social work’u sosyal çalışma yapmaktansa
daha pratik bir çözüm bulundu. Aynı çevirmenlerin
önerileriyle social work yerine sosyal hizmet dendiğine
göre social service yerine de sosyal hizmetler
denilebilirdi!
Böylece belki de dünyada ilkkez bir dilsel gariplik ortaya
çıktı. Bir terimin tekili ile çoğulu farklı anlam
taşıyordu. Çevirilerde İngilizce bir yazıda social service
(tekil) de görülse çoğul da (social services) görülse
daima çoğul kullanılmaya başlandı: Sosyal hizmetler. Bu
durum, düşünsel olarak tekil ya da çoğul terimler arasında
farkın belirtilmesinin gerektiği yerlerde sıkıntı yarattı.
Tekil ya da çoğul düşünce ayrımı yapılamaz oldu. Sosyal
hizmet daima çoğul olmalıydı. Tekili düşünülemez oldu.
Bundan daha da önemlisi, belki de Dünyada ilkkez bir
sözcüğün tekili ile çoğulu arasında anlam farkı yaratılmış
oluyordu. Bir benzetmeyle, elma dendiğinde armut
anlaşılmalıydı, elmalar dendiğinde elmalar! Tekil olarak
elma deme olanağı bulunmuyordu. Çünkü tekil elma armut
anlamındaydı! Tekil olarak elma derseniz armut
anlaşılmalıydı. Şaka değil bu: Biraz karışık ama sosyal
hizmeti (social service) elmanın (social work), social
work’u armutun yerine koyup düşünmeye çalışın lütfen.
Belirli bir disiplinin kavramları, belirli bir mesleğin
terimleri açısından bakarsanız, düşünce üretimi ve
yaratımının yıllarca nasıl bir kısırlaştırma içinde
bırakıldığını görürsünüz. Böyle bir dil garabetinin başka
bir dilde ve ülkede olduğunu sanmıyorum. Yalın, sıradan
bir düşünme bile bunu reddeder.
Terminolojik Olarak Doğrusu
Oysa İngilizce’de social work (Almanca Sozialarbeit) bir
sosyal mesleğin adıdır. Bu mesleğin çalıştığı alanın adı
tekil social service, çoğul, social services’tir. Örneğin,
medizin (tıp) bir disiplinin adıdır. Health (sağlık) tıp
disiplininin içinde varolduğu alanın adı. Öğretmenlik bir
meslektir. O mesleğin alanı eğitimdir. Aynı bunun gibi. Ne
kadar basit bir mantık, değil mi?
Hem mesleği, hem alanı tek bir kavramla ifade etmeğe
kalkarsanız düşünce gelişiminizi kısıtlamış; yeni düşünce
açılımlarına ket vurmuş olursunuz. Bu size de (düşünme
kapasitesi açısından), mesleğe de (gelişme açısından)
zarar verir. Alan adıyla meslek adı birbirine karışan bir
meslek kendisini ifade edebilir mi?
Şunu söyleyebilirsiniz: Biz okulda böyle öğrendik, böyle
öğrettik. Böyle öğrenince de böyle oturacağını sanıyor bu
düşünce sahipleri. Oysa böyle yanlış kavramlandırmayla
öğrenilen terimleri o öğretimden geçmiş birkaç bin
“mezunun” dışında kimse öyle anlamıyor ki! Diğer disiplin
ve meslek sahipleri, doğru dilbilimsel ve terimsel
adlandırmayla anlıyorlar. Sosyal hizmet deyince yapılan ve
yapılması gereken işleri, yani alanı anlıyorlar. Social
work meslek elemanına da onun kendi adlandırmasına saygı
göstererek sosyal hizmet uzmanı diyorlar belki ama, bunu
sosyal hizmet alanında çalışma konusunda uzmanlaşmış kişi
olarak anlıyorlar. Bu anlama da mesleği anlama değildir. O
alanda uğraşan kişi (meşgalesi olan) olarak anlaşılmak da
ayrıca mesleğe ve disipline zarar vermektedir.
Düşünün: Siz mesleğinizi ve kendinizi anlatmak için sosyal
hizmet diyorsunuz ve farklı disiplinlerdeki ve dili doğru
kavramış milyonlar bunu sosyal hizmet etkinliklerinden
biri olarak anlıyor. Kendinizi anlatamamış oluyorsunuz.
Sizi anlamıyorlar ve tanıyamıyorlar. Bunun sorumlusu da
herkesin doğru anlamını bildiği bir terimi meslek adı
olarak yanlış kullanan siz oluyorsunuz elbette. Bu durum
size de mesleğe de zarar vermez mi? Korkunç bir
iletişimsizlik! . Kaldı ki sosyal hizmet bölümlerinde
iletişim dersi de okutulmaktadır! Doğru iletişimi iletişim
aracı olan kavramları yanlış kullananlar anlatabilir,
anlayabilirler mi?
------------------
1Adlarını verdiğim odaklarda sosyal hizmet kavramının
neden meslek olarak kullanılmasının tarihçesi ve gerekçesi
ayrı bir yazının konusudur. Bu konuda tarafımdan yazılan
bir kitap ve makalelerden biri kaynakçada gösterilmiştir
Konuya bu yazının çerçevesinde bir başka açıdan da
yaklaşılabilir. Adli sıfatı ile bilim tamlanıyorsa (sıfat
tamlaması) ve üst kavram olarak adli bilimler deniyorsa bu
demektir ki adli bilimler kavramı altında çeşitli bilim
dalları (bilimsel disiplinler) ya da alt disiplinler
yeralmaktadır; almalıdır. Adli hekimlik, adli psikoloji,
adli hemşirelik diyorsak ve bunlar da disipliner
mesleklerse, sosyal hizmet alanında kendine özgü rol
üstlenen “sosyal çalışma” da hem bir disiplin, hem de bu
disiplinin uygulama mesleği olduğuna göre bu “adli”
yapılan iş “sosyal hizmet” değil, “sosyal çalışma”
olmalıdır. Çünkü adli sosyal çalışma adli alanda, hukukla,
tıpla yüzleşerek/çalışarak kendi disiplinine yeni katkılar
yapacak, kendine özgü bir mesleğin disiplinini ve buna
bağlı uygulamasını (adli alanda) geliştirecek bir
disiplindir.
Konunun Ana Kavramları
Adli sosyal çalışma konusunda başka kavramlar da vardır.
Ortak kullanılan her kavramın ortak çalışan disiplinler
tarafından açık olarak aynı anlamda anlaşılması
disiplinlerarası çalışmaları başarıya götürür. O zaman,
yukarıda yaptığımız açıklamalar çerçevesinde adli sosyal
hizmet ve adli sosyal çalışmanın ana kavramlarına yeniden
bakalım; doğru ve evrensel düzeyde anlamlarını yeniden
anımsayalım.
Adalet
Önce adalet üzerine konuşmalıyız.
Adalet nedir? Adil olmaktır. Adil olmak nedir? Ölçülü
olmaktır. Ölçüsüz adalet olmaz. Ölçülülük adalettir.
Adalet, Arapça kökenli bir sözcüktür (adālet).
Dilbilgisinde ad olarak adlandırılan sözcüklerdendir.
Birinci a kısa, ikinci a uzatılarak okunur. İngilizcesi
justice’dir. Arapça kökü adl’dir. Adl, denge ve denklik
demektir.
TDK Sözlüğünde, genel anlamda, adalet, “Hak ve hukuka
uygunluk, hakkı gözetme” ve “Herkese kendine uygun düşeni,
kendi hakkı olanı verme, doğruluk” olarak tanımlanmıştır.
Bu cümledeki hakkı olanı verme öznel bir anlam
taşımaktadır ve adaletin güçlüğünü yansıtır. Burada
herkesin hakkı olanın saptanması da vicdan temelinde konu
ile ilgili ve uzman bir grubun mantıksal tartışmalar
yaparak ve aralarında uzlaşarak koyacakları ölçüdür.
Buradan hakkın da, yukarıda dediğimiz gibi, ölçülülük
ölçüsünde belirleneceği noktasına geliyoruz.
Hukuk düzleminde ise, “Yasalarla sahip olunan hakların
herkes tarafından kullanılmasının sağlanması”
anlamındadır. Türkçe karşılığı “türe”dir (TDK) . Gene
TDK’ya göre, adalet işini “uygulayan, yerine getiren
devlet kuruluşları” da adalet olarak kullanılır. Örneğin:
"Suçlular adaletin pençesinden kurtulamazlar." Yani,
devletin, adalet görevi olan ve adalet dağıtan devletin
kamusal adil gücünden kurtulamazlar; yakalanırlar ve
cezalarını çekerler. Böyle bir ifade hem adaletin önemini,
hem devlet aygıtının adil gücünü gösterir.
Adaletin sıfat durumu adli’dir. İ uzun okunduğu için
şapkalı olmalıdır. Sıfat olan bu sözcük adaletle ilgili
demektir. Arapçada şapkalı i (î) ile biten sıfatların
Türkçe açıklaması zaten hep kök sözcüğün anlamına dayalı
olarak, - ilgili olmaktadır. Örnek olsun: Askerî,
askerlikle, ticarî ticaretle ilgili demektir.
Adli sözcüğü arkasından gelen terimi/kavramı tamlar,
tamamlar. Adli sağlık hizmetleri adaletle ilgili sağlık
hizmetleri, adli sosyal hizmetler adaletle ilgili sosyal
----------------
1TDK sözlüğü adalet için türe karşılığını koyarken, BSTS /
Medeni Hukuk Terimleri Sözlüğü (1966) ile BSTS / Felsefe
Terimleri Sözlüğü (1975), adalet için tüze karşılığını
kullanmıştır. Oysa TDK sözlüğünde tüze hukuk (Ar.)
karşılığı kullanılmaktadır, ki doğrusu da herhalde budur.
hizmetleri, adli tıp adaletle ilgili tıp, adil psikoloji
adaletle ilgili psikoloji, adil sosyal çalışma adaletle
ilgili sosyal çalışma demektir. Adli sözcüğünün arkasından
gelen her mesleki disiplin ilgileri bağlamında
nitelendirilmiş olur. Adli sözcüğüyle yapılan tamlamalar
sıfat tamlamasıdır.
Adli’nin Türkçe karşılığı türe’den hareket edersek türel
olur. Adli sıfatıyla ilgili bizi en sık ilgilendiren
kavramlar, adli konular, adli bilimler, adli makamlar,
adli hizmetler, adli tatil, adli sicil… olacaktır.
Gene sıfat olan bir de adil sözcüğü bulunmaktadır. Adil
adaletli demektir. Adil insan adaletli insandır. Tersi
deyişle, adalet sahibi, adaletten ayrılmayan insana adil
denir. Adil bir başka bakışla, hakka uygun demektir.
İnsanlara karşı dengeli hareket eden, denge gözeten
insandır. Adil insan, adil davranış deyişlerine geçer.
Adl’den türeyen bir de adliye vardır. Adliye sözcüğü bir
kurumu ifade eder. Yani adliye bi denge sağlama kurumudur.
Hukuk ve adalet işlerinin yürütüldüğü kamu kuruluşlarına
denir. Adliye binası, adliye örgütü, Ankara, Trabzon
Adliyesi gibi deyişlerde kullanılır.
Sosyal Hizmet
Sosyal hizmet, sözcüklerden çok açık olarak anlaşılacağı
gibi, sosyal alanda/sosyal alanlarda verilen hizmet
demektir. Sosyal hizmet bir etkinliktir. İngilizcede de
sosyal hizmetin karşılığı “social service”dir. “Social”
sosyal olarak türkçeleşmiştir; “service”nin Türkçe
karşılığı da hizmettir. Bu yalın bir karşılaştırmadır ve
kavramsal bir eşitliktir.
Sosyal hizmetler etkinlikler bütünüdür. Yani, sosyal
alanda verilen düzenli hizmetlere, başka deyişle, sosyal
boyutu olan hizmetlere sosyal hizmet denir. Sosyal hizmet,
toplumlar büyüdükçe ve karmaşıklaştıkça giderek daha
karmaşık, daha boyutlu, daha disipliner yaklaşımlara gerek
duyan ve birçok sosyal meslek tarafından yürütülmesi
gereken hizmetlerdir. Öyle ki, sadece sosyal çalışmacılar
değil, eğitim düzleminde öğretmenler, araştırma düzleminde
sosyologlar, davranış değişimi düzleminde psikolog, tıbbi
sağlık düzleminde hekim, hemşire gibi meslek elemanları
ile örneğin, adli boyutuyla, yargıçlar, savcılar ve
avukatlar da sosyal hizmet alanında işlev üstlenebilirler.
Bunların yanısıra hiçbir meslek uygulaması olmayan gönüllü
kişiler de sosyal hizmet alanlarının – hatta –
vazgeçilmezleridir. Sivil toplum örgütlerine yapılan
sosyal hizmetler ana eksen olarak gönüllüler tarafından
yapılır.
Sosyal Çalışma
Yabancı dillerle kıyaslayarak sürdürelim. Sosyal çalışma,
İngilizce “social work”, Almanca “Sozialarbeit”
terimlerinin karşılığıdır. İngilizce “work” ve Almanca
“arbeit” sözcüklerinin Türkçe karşılıkları iştir;
çalışmadır.
Bu iki yabancı kavram bu dillerde bir meslek adı olarak
kullanılır. Bir mesleğin her iki dildeki adlarıdır.
Sosyal hizmetlerin sanayileşme sürecinde disiplinel bir
boyut kazanarak meslekleşmesi sosyal çalışma mesleğini
ortaya çıkarmıştır. Yaygınlaşmış ve genel kabul görmüştür.
Herkes sosyal hizmet alanlarında herhangi bir biçimde
çalışabilir, ancak sosyal çalışma yapabilmek için sosyal
çalışma lisans öğreniminden geçmek gerekir. Aynı şunun
gibi: Herkes bir hastalığı iyileştirmek için kendisine
göre sağlık hizmetleri verebilir, ancak hekimlik
hizmetlerini sadece tıp öğrenimini tamamlamış olanlar
verebilir. Bu örnekte, sağlık hizmeti sosyal hizmet; tıp
da sosyal çalışma yerine örneklendirilmiştir.
Kısacası, herkes sosyal hizmete katılabilir, sosyal hizmet
verebilir ve sosyal hizmetlerde kendine uygun bir rol
üstlenebilir; ancak, herkes sosyal çalışmacı olamaz ve
sosyal çalışma yapamaz. Bunun için sosyal çalışmacı
yetiştiren lisansiyer bölümlerin bitirilmesi ve diploma
alınması gerekir.
Herkes çalıştığı sosyal hizmet alanlarında çalıştıkça
zaman içinde uzmanlaştığını düşünebilir ve uzman terimini
kendisi için kullanabilir; ancak, sosyal çalışmacının
uzman sanını (titrini) alabilmesi için lisans öğreniminin
üzerine iki yıllık tezli yüksek lisans öğrenimini
tamamlaması ve diploma alması gerekir. O zaman uzman
sosyal çalışmacı olur.
Diplomalı bir meslek elemanı alanında ne kadar deneyimli
olursa olsun yüksek lisans yapmadan meslek adının önüne
arkasına uzman sözcüğünü koyup kullanamaz. Bu en azından
etik olmaz. Etik dersini verenler bunu iyi bilirler.
Adli Sosyal Hizmet
Sosyal hizmet alanlarında, her bir meslek elemanının kendi
branşı kapsamında ya da bir gönüllünün, bir sivil toplum
çalışmacısının kendi düşüncesi ya da planına göre sosyal
alanda yaptığı hizmetlerin adli boyutları adli sosyal
hizmettir.
Adli sosyal hizmet kavramı, adalet alanında, adliyelerde,
adliye çalışanları ve sosyal hizmet alanlarında çalışan
muhatapları arasında yapılan adli çalışmalarla ilgili
olarak belki kullanılabilir. Ayrıca, adli sosyal hizmet,
adliyede düzenlenen kermestir; adliye mensupları ve
ailelerinin katıldığı pikniktir, kamptır; yarıaçık
cezaevlerinde düzenlenen dışa açık programlardır.
Sosyal hizmetlere katılan ya da sosyal hizmet veren her
bir meslek sahibi ile her bir gönüllünün, duruma göre ya
kişisel ya da içinde bulunduğu kamusal ya da sivil toplum
çalışmalarının önceden hazırlanmış plan ve programı
çerçevesinde gerçekleştirdiği adliye ile bağlantılı her
türlü çalışmalardır.
Kısacası adli sosyal hizmet
a) adli alanda planlanan ve yürütülen sosyal hizmet ile,
b) sosyal hizmet alanlarında ortaya çıkan adli olgularla
ilgili yapılan çalışmalardır.
Adli çalışmalar, adliye çalışmaları toplumun her alanında
ortaya çıktığı ve yapıldığı için alanın adını adli
sıfatının arkasına ekleyerek yeni bir alan yaratma çabası
çok da anlamlı değildir. Çünkü toplumda hemen her alanda
adli olaylar yaşanmaktadır. Belki en fazla, bir durumu
belirtmek için kullanılabilir.
Adli Sosyal Çalışma
Sosyal hizmet alanlarında, bir sosyal çalışmacının meslekî
işlevlerini yerine getirirken ortaya çıkan adli olgularla
ilgili olarak yaptığı mesleki çalışmaları ile meslekî
işlevlerini adalet hizmetleri çerçevesinde kullanması ve
yerine getirmesinin genel meslekî adıdır adli sosyal
çalışma.
Adli sosyal çalışma, demek ki, iki farklı boyutta yapılan
çalışmadır.
1. Sosyal çalışmacının çalıştığı herhangi bir meslek
alanında meslekî işlevlerini yerine getirirken ortaya
çıkan istenmeyen adli durumlarda ya davranış ya da
eylemlerin adli boyuta uzanmasını önlemek ya da adli
boyuta gelmiş olayları sosyal çalışma disiplinine uygun
ilkeler çerçevesinde katılarak çözmesi için yaptığı
mesleki çalışmalar adli sosyal çalışmadır.
2. Sosyal çalışmacının adli alanlarda bulunan ve adli
kurum ve kuruluşlarda tutulan başvuranlarla meslek
disiplininden doğan ilkelere uygun olarak ve adli kurallar
çerçevesinde yaptığı çalışmalar adli sosyal çalışmadır.
Birincide sosyal çalışmacı herhangi bir meslek
uygulamasını yaparken ortaya çıkma olasılığı olan adli
durumları oluşmadan önleme amaçlı çalışır ya da adli
boyutun ortaya çıkmasıyla başvuranın mesleki ilkelere
uygun olarak yitirilmemesi yönünde meslekî çalışmalar
yapar.
İkincide adli kurum ve kuruluşlarda adli kurallar
çerçevesinde adli hizmetlere ve konu sahibi olan
başvuranlara olumlu katkılar vermek için çalışır.
İkinci boyutlu adli sosyal çalışma birinci boyutlu adli
sosyal çalışmaya kıyaslandığında sosyal çalışmacı için
kesintisiz ve sürekli bir çalışmadır. Bu yüzden adalet,
sosyal çalışma mesleği için sağlık, eğitim ve sosyal
güvenlik ile birlikte bir sosyal sektörün adıdır. Adalet
sektöründe sosyal çalışma! Kuşkusuz adalet sektöründeki
sosyal çalışmanın kullanacağı yaklaşımlar bir başka
sektörde (sağlık, eğitim, sosyal güvenlik) yapacağı
çalışmalardan farklı ilkeler, kurallar ve özellikler
taşıyacaktır.
Birinci adli sosyal çalışma koruma önleme amaçlı ise
düzenlilik ve süreklilik taşır; adli durumların istenmeden
ortaya çıkması gibi durumlarda müdahale işlevi öne çıkar.
Hedefe ulaşılınca çalışma biter. (Gözetim ve izleme farklı
bir aşamadır.)
Sosyal çalışmacı her meslekî çalışmasını olduğu gibi adli
sosyal çalışmalarını da ülkenin ve mesleğin sosyal
politikalarına uygun olarak, dayandığı meslekî disiplin
temelinde ve belirli plan ve programlar ile
gerçekleştirir.
Adliyede çalışan sosyal çalışmacı aile mahkemelerinde bu
kapsamda davacı ya da davalı ailelere ev ziyaretleri
yapar. Ailelerle görüşür. Aile bireyleriyle işyerlerinde,
yaşadıkları mekânlarda biraraya gelir, ortamlarını ve
ilişkilerini inceler. Yaptığı gözlemleri, topladığı
bilgileri raporlaştırır. Bu rapor dava dosyasına girer.
Çocuk mahkemelerinde çalışan sosyal çalışmacılar, bir
yandan, cezaevlerindeki/ıslahevlerindeki/eğitimevlerindeki
hükümlü çocuklarla düzenli çalışmalar yaparak onların –
varsa – sosyal rahatsızlıklarını giderir; sosyal
eksikliklerini tamamlar; sorunlarını dinler. Onlarla
buluşur, sohbet eder. Birlikte oyunlar oynar, sanat ve
spor çalışmaları yapar. Onların yeniden topluma
kazandırılmaları için her düzlemde kesintisiz çalışmalar
sürdürür.
Sosyal çalışmacılar adli alanda adliye ve güvenlik
çalışanlarına yönelik ve adliye ve güvenlik çalışmalarını
tanıtmak ve benimsetmek için topluma yönelik belirli
yöntemleri olan mesleki çalışmalar yapar.
Adli sosyal çalışma sosyal çalışma lisans öğretimini
tamamlamış diplomalı sosyal çalışmacıların ciddi çalışma
alanları arasına girer. Türkiye’de, konu üzerine, gerçek
boyutlarıyla üretilmiş pek fazla makale, yayın yoktur.
Geliştirilmesi gerekir. Düşünce üretilmeli, sosyal çalışma
disiplini içinde yeri ortaya çıkarılmalı, makaleler
yazarak bu yer netleştirilmeli, sosyal hizmet
alanlarındaki konu ile ilgili sorunlar ele alınmalı,
irdelenmeli ve çözümler üretilmelidir. Yaşanan adli
olgular izlenmeli, tartışılmalı ve makaleye
dönüştürülmelidir. Adli sosyal çalışma çalıştay, seminer,
sempozyumlarda konu yapılmalıdır. Bugüne kadar bu alanda
bilimsel üretimin çok sınırlı olması, inanıyorum ki, adli
sosyal çalışma gözlüğüyle değil, adli sosyal hizmet
gözlüğüyle bakılmasındandır.
Adli sosyal çalışmanın bir tarafı adliye, diğer tarafı
sosyal çalışmacı iken, adli sosyal hizmette bir taraf gene
adliye iken diğer tarafta farklı çok çeşitli meslekler
vardır. Sosyal hizmet alanlarında görev yapan her meslek
bu tarafın öznesi olabilir. Psikolog, hekim, hemşire,
öğretmen, sosyolog, çocuk gelişimci vb.
Örneğin, konuyu daha çabuk ve daha zevkli kavramak için,
adli sosyal çalışma öncelikle hukukçuların mı alanıdır,
sosyal çalışmacıların mı sorusuyla çok güzel bir tartışma
(münazara) konusu açılabilir. Böyle bir tartışma yeni
düşünceler yaratacak zevkli sonuçlar doğuracaktır. Yeni
ufuklar açacaktır. Herhalde tartışmacılar,
disiplinlerarası bir alan diyecek ve bu disiplinlerden
biri olmadan diğer disiplinin çalışmasının adli sosyal
çalışma kavramıyla adlandırılamayacağını söyleyecek ve iki
disiplinin eleleliğinden sözedeceklerdir. Çünkü, biri
olmadan diğeri olmaz.
Sonuç
Bu makalenin konusu adli sosyal hizmeti ya da adli sosyal
çalışmayı tanıtmak, anlatmak değildir. Bu makalenin konusu
adli sosyal hizmet kavramı ile adli sosyal çalışma
kavramları arasındaki farkı ortaya koymak ve tüm dünyada
olduğu gibi Türkiye’de de sadece kavramsal değil içeriksel
hedef olarak da doğru olanının adli sosyal çalışma
olduğunu göstermektir. Adli sosyal hizmet terimi
yanlıştır; anlatılmak isteneni anlatmaktan uzaktır.
Kastedileni karşılamamaktadır. Şairin, “Ben ne kastederim
sen ne anlarsın.” dediği gibi kastedilen
anlaşılamamaktadır. Oysa kavramlar kastedileni
karşılamalıdır. Kastedileni karşılayan terim de adli
sosyal çalışmadır. Doğru kavram, doğru kullanım doğru
düşünce üretimin sağlar. Farklı ve işbirliği yapması
gereken disiplinler arasında doğru iletişimi sağlar.
Adli sosyal hizmet, sosyal hizmet alanında görev yapan her
meslek elemanı ya da gönüllünün çalıştıkları konularda
karşılaştıkları olgularla adliye arasındaki ilişkilerden
ortaya çıkan farklı bir kavramdır. Çok özel bir deyişle,
adli sosyal hizmet ile adli çalışmalarda sosyal hizmet
alanlarında adli çalışmalara katkı verecek olan ilgili
sosyal meslekleri oluşturan disiplinlerin tümünün
çalışmaları kastedilebilir. Sosyal çalışma da kendi
disiplini çerçevesinde katkısını verir ve insan açısından
bu katkı önemlidir. Adli sosyal çalışma ile tüm sosyal
hizmet alanları rahatlayacak, sorunlar azalacaktır. Buna
koşut olarak sosyal çalışma gelişecek, kendini yeniden
üretecek, kurumlaştıracak ve mesleki uygulamada daha etkin
olacaktır.
Yukarıdaki tanımlardan anlaşılacağı üzere konuya adli
pencereden bakınca iki farklı boyut karşımıza çıkıyor:
1. Adli sosyal hizmet (Genel, gevşek ve çok disiplinli bir
alanla ilgili bir çalışma.)
2. Adli sosyal çalışma. (Özel, sıkı ve her iki yönüyle
disipliner bir çalışma.)
Bu ikisini birbirinden ayırmalıyız. Çünkü, adli sosyal
hizmet dışa ve genele dönük bir bakış gerektirirken, adli
sosyal çalışma içe ve disipline dönük bir bakış
gerektirir.
Dışadönük çalışmadan (sosyal hizmet), sosyal çalışmacının
ve alanda/üzerinde çalışılan konuda çalışan kişi ya da
grubun alana yönelik düşünce ve çözüm üretmesi sonucu
çıkar. Alanda çalışan sosyal çalışmacı değilse kendi
mesleği ya da bakışına göre bir yaklaşımla adli sosyal
hizmeti değerlendirir. Kuşkusuz burada temel belirleyici
olan, ülkenin hukuk düzeni, adli kuralları, teamüller,
yasaklar ve olanaklar… çerçevesinde çalışılacak olmasıdır.
İçedönük çalışma (sosyal çalışma), sosyal çalışmacının ve
sadece sosyal çalışmacının etik değer ve mesleki ilkeler,
kurallar çerçevesi içinde alana yönelik meslek bilimsel
bilgi, yaklaşım, kuramlar ile düşünce ve çözümler üretmesi
ve bunları çözüme yönelik olarak uygulama alanına
aktarmanın yollarını geliştirmesi ve aktarması demektir.
Sosyal çalışmacı adli sosyal çalışmayı kendi mesleki
bakışına uygun bir yaklaşımla değerlendirir. Burada da
belirleyici olan, ülkenin hukuk düzeni, adli kuralları,
teamüller, yasaklar ve olanaklardır, ancak, bu atmosfere
sosyal çalışma mesleğinin tavrı (mesleki tavrı) etki
yapar. Etkiler, yönlendirir, değiştirir. Adli sosyal
çalışma mesleğin kendi içinde, kendine dönük bir
yapılanması ve tavrıdır. Adli sosyal çalışmayı yöneten
sosyal çalışma mesleğidir.
Yanlış kullanılan kavram ne disiplinleri ilerletir, ne
meslekleri, ne hizmet alanları, ne “uzmanları”. Uzmanlaşma
ve disiplinlerarası çalışmalar farklı disiplinlerin aynı
terimleri doğru anlamında ortak kullanabilmesiyle olanaklı
ve verimli olabilir.
Türkiye’de “sosyal hizmet uzmanları”, yanlış çeviri
kapanından kurtulup kendilerini “sosyal çalışmacı”,
disiplinlerini “sosyal çalışma”, alanlarını “sosyal
hizmet” olarak görmeye başladıkça yerli ve öz düşünceler
üreterek yazıya geçirmeye başlayacak; verimli
tartışmaların tarafı olacak; böylece kısa zamanda hem
kendileri üretken olacak; mesleklerini ve işbirliği
yaptıkları disiplinleri geliştirecek ve göreceksiniz,
yerlerinde saymayı bırakıp durmasız gelişeceklerdir. Bunun
tersi, bilesiniz, ancak, sığ bir denizde dipteki kuma
göğüsüstü uzanıp kulaç atmaktır. Yüzemezler.
YARARLANILAN KAYNAKLAR
Erükçü, Gamze; Emrah Akbaş, Mağdur Çocuklarla Adli Mülakat
Teknikleri. Toplum ve Sosyal Hizmet 2013; 1(24): 199-207
İl, Sunay, Adli Sosyal Hizmet, Turkiye Klinikleri J.
Psychiatry, 2003; 4(2), 141-146
Tomanbay, İlhan. 1999, Sosyal Çalışma Sözlüğü, Ankara,
Selvi.
--------------. “Sosyal Çalışma Disiplini ve Mesleğinde
Kavram Sorunu”. İç: Bilim ve Ütopya, Aylık Bilim, Kültür
ve Politika Dergisi, 2001, s. 34-37.
--------------. 2012, Sosyal Çalışma ve Sosyal Hizmetlerde
Önce Kavram, Ankara, SABEV.
Yaman, Ömer Miraç; Burak Acar, 2017, Disiplinlerarası Suç
ve Suçluluk Çalışmaları (1923-2015) Sosyal Hizmet
Perpektifinde Bibliyografik Bir Değerlendirme, Istanbul,
Bir.
Yücel, Didem; M. Burak Gönültaş, 2016, Adli Sosyal Hizmet
Yaklaşım ve Müdahale, Istanbul: Nobel.
(07 02 2017, Ankara)* |