En uzak mesafe ne Afrika’dır
ne Çin, ne Hindistan,
ne seyyareler
ne de yıldızlar geceleri ışıldayan…
En uzak mesafe iki kafa arasındaki mesafedir
Birbirini anlamayan
Can Yücel
Toplum içinde yaşayan insanın kendisini
ve çevresini daha iyi tanımasını ve başkaları ile uyumlu ilişkiler
gerçekleştirmek için etkileşim kurabilme ve bu etkileşimi geliştirme
becerisi bulunan bir iletişim güçüne sahiptir. Bu bağlamda iletişim bir
çeşit bilginin paylaşılmasını mümkün kılan ve bir ilişkileşme ve paylaşım
süreci olarak da nitelendirile bilinir.
Bir toplumda iletişimin kimler arasında,nasıl ve hangi sonuçlarla nasıl
gerçekleşeceğini büyük ölçüde o toplumun,toplumsal ve kültürel özellikleri
tarafından belirlenir.
Yetiştiğimiz çevre,eğitim ve öğretim düzeyimiz,kişilik
özelliklerimiz,rollerimiz,inançlarımız,değerlerimiz,tutum ve
davranışlarımız ve en temel olan önyargılarımız iletişim kurmamızda en
etkili unsurlardır.
Bir süreç olarak iletişim,bireyin bir başka bireye yaptığı herhangi bir
etki olmasının ötesinde,bir paylaşım eylemidir.
Bu nedenle iletişim tek yönlü olmayıp,iki yönlü bir süreçtir. Bizler
iletişim süreci içinde sadece mesaj almaz mesaj da göndeririz. Böylece
iletişim sürecinde karşılıklı olarak etkilenir ve değişime uğrarız. Bu
temelde iletişim kendimizi geliştirmede ve değiştirmede kullandığımız bir
araçtır. Ancak,iletişimin amacı karşılıklı anlaşma ve paylaşmayı sağlamak
olmak ile birlikte ve bunun her zaman gerçekleşmediğini ve günümüzde bir
iletişi(sizlik)oluştuğunu da bilmekteyiz.
İletişimin bir çok bozucu engelli vardır ve bunlardan bazıları
tutarsızlık,güvensizlik,isteksizlik,yetersiz dinleme,aşırı bilgi
yükleme,sempatik etkenler,statü,yaş ve cinsiyet uyuşmazlıkları,gürültü ve
diğer çevresel etkenlerdir. (1)
Bireylerin yüz yüze iletişimin etkin ve sağlıklı gerçeklemesinde,kuşkusuz
iletişimin bozucu engellinde kişisel özellikler en önemlisidir.
Günümüzde en önemli sorun iletişimsizlik olarak kabul edilmektedir.
Başkalarına kendimizi ifade edemiyor,kendimizi anlatamıyor,başkalarını
dinleme tahammülümüzü git gide kaybediyoruz. Empatik tutum ve davranış
geliştiremiyoruz. Demokratik iletişimden uzaklaşıyoruz. Birey olarak
davranıyor fakat bireyselleşemiyoruz. Bu ve benzeri bir çok sorun iletişim
etkinliğinin ortaya çıkmasını engellemektedir.
Teknolojinin çok hızlı gelişmesi sonucu,sosyal hayatımıza çok önemli yer
alan TV,Bilgisayar, Internet yaygınlaşması artık iletişim şekillerimizi
değiştirmiştir. Bir çok aile TV dizi akışına göre programlarını
yapmaktadır.
Türker ALAKN 05.09.1999 günkü yazısında uzunca bir süre yurtdışında
kaldıktan sonra dönen bir arkadaşıyla konuşmasını aktarır.
Aklan,arkadaşına Türkiye’de en dikkatini çeken ne oldu diye sorar . Cevap:
İnsan ilişkilerinin sertliği olur ve şöyle devam eder : “ Kimse
gülümseyerek konuşmuyor,teşekkür etmiyor. Bu dolmuş nereye gidiyor diye
soruyorum sürücüye , “Görmüyormusun,arabanın üzerinde yazıyor” diye hırcın
bir tonla tıslıyor suratına karşı. İnsan ilişkilerinde incelik yok.”
ALKAN,kapitalistleşme,endüstrileşme,kentleşme ve bireyselleşmeyle birlikte
bütün o geleneksel ilişkiler ağının gittiğini belirtir.
2002 ve 2003 yılında televizyonda yayınlanan kent şekerleme reklamını bir
çoğumuz hatırlarız. Bu reklamda bayramda çocuklarını bekleyen yaşlı karı
kocaları görmüştük. Son derece duygusal bir müzikle bayram ziyaretinde
çocuklarını dört gözle bekleyen insanlar Türkiye’nin gündeminde yeni bir
tartışma başlatmıştı.
Artık geleneksel ilişki biçimleri yok olmakta bayram günleri tatil
günlerine dönüşmüş durumda,insanlar ekonomik sorunları nedeni ile
geleneksel ilişki biçimlerinden vazgeçmektedir.
Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumuna bağlı İl Sosyal Hizmetler
Müdürlüklerine bağlı Aile Danışma Merkezlerine her geçen gün başvuruda
bulunan aile müracaatları artmaktadır. Çiftlerde bir biri ile sağlıklı
iletişim kuramama ve empatik tutum ve davranış gösterememeleri,birbirini
anlama çabalarının azalması ve bu iletişim sorunun da ekonomik nedenlerde
pekiştirince boşanmalar hızla artmakta olup,bu temelde toplumsal sorunlar
artmaktadır.
İletişimsizlik sorunlarından dolayı herkes anlaşılmamaktan şikayetçiyiz.
Fakat kendimizi bu konuda hiç sorgulamayız,kendimizi anlatamamaktaki temel
nedeni düşünmeyiz. Modern hayatın getirdiği stresli ortam,sağlıklı savunma
mekanizmaları kuramamak sonucu sorunu hep kendimiz dışında bir nedene
yükleme alışkanlıkları kazandırmıştır. Oysaki iletişim temelde anlam
yaratmayı ve paylaşmayı amaçlamalıdır. Bunun için kendi bireysel
dairemizden çıkıp başkalarını da anlamaya çalışmalıyız.
Başkalarının bizi anlamadığını söylemek iletişimsizlikte kendi sucumuzu
görmezden gelmek demektir. “ Beni anlamıyorlar” diye söylenmekten
vazgeçip,bu cümleyi “Ben kendimi anlatamıyorum” a dönüştürmek daha doğru
davranış olacaktır.
Kendimize güven duymalı,inanmalı ve önemli hissetmeliyiz,olumsuz
düşüncelerden uzaklaşmalı,çevremizi,iletişim içinde olduğumuz kişiyi
kişileri izlemeli ve dinlemeliyiz. Kendi güçümüze,yeteneklerimize
sorumluluklarımıza sahip çıkarak kendimizle kuracağımız barışık bir
iletişim,başkaları ile iletişimimizi de iyileştirecektir. (2)
Türkiye Kültürüne dair bir yabancının gözlemleri ile birlikte ele almak
daha açıklayıcı olabilir.
30 yaşında İstanbul’a gelmiş,sihirbazlık kursu veren İngiliz olan Lee Alex,i
Hızır TÜZEL ile Radikal gazetesinde bir röportaj yaptı. Bu röportaj
sırasında “Diğer ülkelerdeki izleyenlerle,Türk izleyenlerin tepkileri
arasında farklar görebildiniz mi?Sorusuna şöyle cevap veriyor: “
Sihirbazlığı Türkiye’de insanların yeniden keşfetmeleri gereken bir şey
olarak görüyorum. Bilmedikleri yada unuttukları bir şey. Sihirbazlık
hiçbir zaman kitlelerin ilgilendiği bir sanat olmamış Türkiye’de
.Yadırgadıklarını hissediyorum . Nasıl tepki vereceklerini bilmiyorlar…
Şovun zevkini çıkartacakları yerde,numaraları nasıl çözmek istiyorlar.
Belki bu tepki onların özel yaşamlarında her zaman gösterdikleri
tepkiler,bundan emin değilim. Türklerin gördükleri şeyden zevk almak
yerine ,orada bir sorun aramak gibi alışkanlıkları var.”
Toplum olarak yaşadığımız iletişimsizlikten kaynaklanan bir çok sorun
yaşamaktayız.
Fakat asıl önemli olan bu sorunları iletişimsizlikten kaynaklandığının
farkında değiliz. Sorunu çözmede bir mazerete dayandırma veya sığınma
alışkanlığımız devam etmektedir.
Toplum içindeki bireylerin birbirleri ile sağlıklı ilişkiler kurması, o
toplumu meydana getiren bireylerin iyi ilişki kurma konusundaki ilkeleri,
iletişimi engelleyen ve kolaylaştıran unsurları bilmelerine ve
yaşamlarında uygun zaman ve yerde kullanmalarına bağlıdır.
Böylece, bireyler arasında oluşabilecek gerginlik ve çatışmalar oldukça
azalır ve zaman kayıplarında da aynı doğrultuda azalma olur. (3)
Sonuç olarak, iletişim bir paylaşma eylemidir. İletişim kurmada kişisel
özelliklerimiz,kültürel yapımız,değer ve tutumlarımız etkilidir.
Birbirimizi anlama çabasında empatik tutum ve davranışı,demokratik
ilişkileri kurmak zorunluluk olmalıdır. Bu eylemlerimizi
gerçekleştirmediğimiz zaman bir birimizi anlamayacağız ve değer vermemiş
olacağız. Toplum olarak bunları sorgulamalıyız. Bir çok sorunumuzun
iletişimsizlik den kaynaklanmaktadır. Sorunu tartışmanın zamanı gelmiştir.
KAYNAKÇA
(1)- Davit Van Fleet,1988 Aktaran Tutar ve Yılmaz ,2002;71.
(2)- Uztuğ, Ferruh a.g.e 2003
(3)- Oya G. ERSEVER ,
http://yayim.meb.gov.tr/dergiler/sayi36/ersever.htm
(4)- Genel İletişim”(2003).Ankara Pegem A.Yayıncılık 260 (9 ):10 S.195-210
Sosyal Hizmet Uzmanı,1997-2004 tarihleri arası Karaelmas Üniversitesi
Sağlık Y.O İletişim ve Halkla İlişkiler alanında öğretim görevliliği
yapmıştır. İletişim alanında yayın yapan bir çok ulusal dergi,gazetelerde
makaleleri yayınlanmıştır. |