Sosyal Hizmet Mesleği

Sosyal Hizmet Alanları

Sosyal Kaynak
Bilgiler

     
   
   




Fatih KILIÇARSLAN

Sosyal Hizmet Uzmanı, Aile ve Evlilik Danışmanı

 
fkilicarslan34@gmail.com

   
   
   

Toplumun Kanayan Yarası ‘Çocuklarda Madde Bağımlılığı’

 

 

'İstanbul'da belli bölgelerde temsil edilen madde kullanım ve satım yerleri, artık her mahallede bulunuyor' diyen Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi Başhekim Yardımcısı Sosyal Hizmet Uzmanı Fatih Kılıçarslan, sorularımızı yanıtladı.

Kendinizden ve görevinizden bahseder misiniz?

1969 - Ankara Beypazarı doğumluyum. Hacettepe Üniversitesi Sosyal Hizmetler Yüksek Okulu mezunuyum. 13 yıldır Sağlık Bakanlığı'nda sosyal hizmetler uzmanı olarak çalışıyorum. Halen Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nde Başhekim yardımcısı kadrosunda görev yapıyorum. Mesleki hayatım içerisinde özellikle sokak çocukları, sokak çocuklarına bağlı olarak madde bağımlılığı, madde kullanan çocuk ve ergenlerin aileleri ile halen klinik çalışmalarını sürdürüyorum. Hastanemizin ÇEMATEM kliniğinde (Çocuk ve Ergen Madde Bağımlılığı Kliniği) aile terapisi çalışmalarını yürütüyorum. Madde kullanan çocuk ve ergenlerin aileleri ile terapi çalışmaları yapıyorum. Özellikle madde kullanan çocuklarda annelerin ve babaların tutumlarında, çocukluk dönemi gelişim sürecinde ciddi olumsuz, yanlış yaklaşımlar var.

Bunların değerlendirilmesi, konuşulması, özellikle çocuğun aile ve topluma kazandırılmasında, anne ve babanın nasıl bir rol alacağı, tutum ve davranışları yeniden nasıl yapılandıracağını konusunda görüşme yapıyoruz.

Bu görüşmeler bazen üç ya da dört seans, bazen de 8 ya da 12 seansı buluyor. Ortalama 2 – 3 ayı bulan ya da 1 yıl ailesiyle birlikte takip ettiğimiz çocuklarımız var. Özellikle madde bağımlılığı, yaptığım klinik çalışmalarda edindiğim bilgi şu; madde bağımlılığı bir sebep değil, bir sonuç. Bunun sebepleri öncelikle aile içerisindeki, anne ve babanın çocukla ilişkilerinde yaşadığı sonuçlar. Karı – koca ilişkisi içerisinde olan anne baba, evlilik yaşantısında bir uyum, ahenk sağlayamazsa, duygusal anlamda, ilişki anlamında olumlu yaklaşımlarda bulunmazsa, bu çocukların doğumuyla birlikte ortaya çıkan anne ve babalık rolüne de olumsuz bir şekilde yansıyor. Yani birbiriyle uyumlu olmayan karı-koca, çocuklarının doğmasıyla birlikte, olumlu, verimli ve sağlıklı gerçekleştiremiyorlar. Bunun sonucu olarak çocuklarıyla yaşadıkları kriz ve çatışma, çocukta uyum - davranış bozukluklarına yol açıyor ya da çocuk sokağa yöneliyor.

 Çocuk sokağa itiliyor. Çocuk ailede bulamadığı ilgiyi, desteği, sokakta arkadaş grupları içerisinde sağlamaya çalışıyor, arkadaş grupları içinde onay görüyor, takdir görüyor. Dolayısıyla çocuk sokakta yaşamayı alışkanlık haline getiriyor. Sokak onun bir parçası oluyor. Sokakta bir kimlik, güç kazanıyor. Bu çocuğun özellikle ergenlik döneminde bağımsızlaşma, gelişim sürecinde çok iyi geliyor. Aile içinde onay görmeyen, takdir görmeyen, bağımsızlaşma süreci desteklenmeyen çocuk, yani otoriteyle, baskıyla ya da koruyucu anne-baba tutumları ile bastırılan çocuk, sokakta arkadaş grubu içerisinde güçleniyor, kişilik ve kimlik kazanıyor, bağımsızlık kazanıyor ve bu çocuğun sokakta yaşama, sokağa bağımlı olma sürecini arttırıyor. Çocuk artık aileden koparak sokak kültürünün bir parçası haline geliyor.

Burada her türlü manüplatif etkiler, arkadaş etkisi, maddeye alıştıran çıkar gruplarının etkisi, merak, ilgi çocuğu maddeye yöneltiyor, dolayısıyla çocuk madde bağımlısı haline geliyor. Madde kullanan çocuklar, tiner, bali, esrar, kokain, ekstazi, karışık maddeler hatta eroine kadar kullanan çocuklarımız var. Klinik gözlemlerimde edindiğim izlenim, İstanbul’da önceden Hacıhüsrev ve Tarlabaşı ile temsil edilen madde kullanım, satma yerleri, İstanbul’un her bölgesinde, İlçesinde her mahallesine inmiş durumda. Her bölgede bir grup çocuk, gerek uçucu madde, bali ve tiner kullanır halde. Gençleri ve çocuklarımızı tehdit eden bir unsur. Bunun tabi açılımı olarak, kapkaç olayları, çocukların hırsızlık olaylarında kullanılması, çocuklara tecavüz, fiziksel şiddet, duygusal şiddet gibi arka planları var. Dolayısıyla hem kamu kurumlarının hem sivil toplum kuruluşlarının bir an önce harekete geçmesi gerekir.

İstanbul’da bu değişimin yaşanmasının nedenleri nelerdir?

Bunun sosyolojik bir altyapısı da var. Doğu ve Güneydoğudan gerek terör olayları gerek ekonomik nedenlerle göç eden aileler, İstanbul’da varoş bölgeler oluşturdular. Her bölge etrafında böyle varoş bölgeler oluştu. Aileler şehir yaşamına, şehir yaşamının getirdiği zorluklara karşı uyum sorunu yaşadılar. Bunlar hem ekonomik, sosyal ve kültürel açıdan bu güçlükler yaşandı. Ailelerin bu uyum sorunundan en çok çocuklar etkilendi. Çocuklar yeterli sağlıklı gıda alamadılar, yeterli eğitim alamadılar, aile içerisinde sosyal ve psikolojik açılardan aile içinde anne – babalarından destek alamadılar. İşşizlik sorunu ve ekonomik güçsüzlük ile birlikte bu çocuklar sokağa itildiler. Sokak kültürünün, alt kültürün, çeteleşmeler, gruplaşmalar, mafyavari örgütlenmeler ile birlikte, çocuklar hem sokak hem mafyaya yöneldiler. Artık her mahallede bir Hacıhüsrev, Tarlabaşı oluştu. Okullara, ilköğretim okullarına kadar madde kullanımı indi.

Buna bağlı önlemler neler olmalıdır?

Özellikle sağlık hizmetlerinde koruyucu, önleyici hizmetler çok önemli. Koruyucu ruh sağlığı hizmetleri, toplumda yeniden organize edilmeli. Koruyucu ruh sağlığına yönelik kurumlar oluşturulmalı. Bunlar nelerdir; aile danışmanlığı merkezleri oluşturulmalı, milli eğitimde veliler, aileler eğitilmeli, okullarda danışmanlık ve aile rehberliği birimleri oluşturulmalı. Ailelerin eğitiminde, anne-baba-çocuk ilişkilerinde bu kurumlar aktif ve etkin bir rol oynamalı, aile rehberliği, danışmanlığı hizmetleri verilmelidir. Yönetim kurulu üyesi olduğum Çocuk Akıl Sağlığı ve Rehberliği Derneği olarak 4 yıldır aile rehberliği çalışması yürütüyoruz. Çocuklarda uyum ve davranış sorunları karşısında ailenin desteklenmesi, aile ilişkilerinin yeniden yapılandırılması, ailenin eğitilmesi ile ilgili hizmetler veriyoruz. Bizim bir aile rehberliği birimimiz var. Bu ekipte psikiyatr, psikolog, sosyal hizmet uzmanı ve eğitimci arkadaşlar yer alıyor. Bu grupla 4 yıldır yaklaşık 100’ün üzerinde aileye danışmanlık hizmeti verdik.

Aile içi iletişim sorunları, çocuğun uyum ve davranış sorunları, çocuğun okuldaki performans düşüklüğü ya da çocuğun yerinde duramama, aşırı hareketliği – hiperaktivite, çocuğun ergenlik dönemi cinsel sorunları, aile içi sorunlar, anne-baba arasındaki uyuşmazlıklar, çiftler arasındaki ilişki sorunlarının biz bu ekiple çözmeye, vatandaşlarımıza danışmanlık hizmeti vermeye devam ediyoruz.

Madde bağımlısı çocuklar nasıl bir tedavi sürecinden geçiyorlar?

Şu ana kadar çocukları madde bağımlılığına iten etmenler üzerinde durduk, özellikle aileler bu konuda maalesef bilinçsiz. Madde kullanımıyla ilgili, madde kullanan çocuklarda meydana gelen davranış ve fiziki değişiklikler konusunda bilgisiz. Bir çok ailede şunu gözlemledim; çocuğun madde bağımlılığını geç fark ediyorlar. Bir yıl sonra hatta iki yıl sonra çocuğunun madde kullandığını fark eden anne ve babalara rastladım. Dolayısıyla bu tedavi sürecini de olumsuz etkileyerek, güçleştiriyor.

Tedaviyi öncelikle çocuğun istemesi, tedavi sürecine anne ve babanın da katılması gerekiyor. Biz burada psikiyatr arkadaşlarımızın yönetiminde ÇEMATEM kliniğinde, psikolog, sosyal hizmet uzmanı, eğitimci arkadaşlarla bireysel, grup, terapi ve grup eğitimi, aile terapisi çalışmalarını yürütüyoruz. Bu çalışmada klinisyen ilaçlı tedaviyi takip ediyor, ekibi yönetiyor, bizler de eğer anne baba tedavi sürecine katılıyorsa, aile terapisi ile, psikolog arkadaşlarımız bireysel terapi ile, eğitimci arkadaşlarımız ise grup eğitimi ile, madde bağımlısı programı tedavisi programlarına katılıyoruz.

Hangi yaş grubu çocuklar bu tedaviye katılıyor?18 yaşına kadar çocuk ve ergen kapsamında hizmet veriyoruz. 18 yaşın üzerindeki bireyler AMATEM kliniğinde tedavi oluyorlar. 12 ile 18 yaş arası madde bağımlılığı daha fazla görülüyor. Dönem dönem 10-11 yaşındaki çocuklarda tedavi amacıyla yatırıldı. Madde bağımlılığı, ömür boyu sürecek bir tedavi, uçucu madde bağımlılığı organik düzeyden ziyade psikolojik bir bağımlılık. Esrar, eroin, ekstazi ve karışık maddelere bağımlılıkta organik bir boyut da var. Dolayısıyla tedavi görenlerin uzun bir süre takibi gerekiyor. Madde kullanılan yerler ve madde kullanan kişilerden uzak durmaları gerekiyor. Her an yeniden maddeye dönme riski altındalar. Burada ailenin bilinçlenmesi, ailelerin yaklaşımı ve tedavi sürecine aktif katılımı çok önemli. Ben de sosyal hizmet uzmanı olarak ailelerle ilgili çalışmalar yapıyorum ve bunun önemini özellikle vurguluyorum. Çocuk aileye yeniden kazandırılmazsa, aile içi sorunları çözülmezse, çocuğun toplumsal hayata katılımı aile desteklemezse, çocuk her an yeniden madde kullanmaya başlar ve madde kullanımı yetişkinlik döneminde de devam edebilir.

Ekonomik durumu yüksek düzeyde olanda ailelerin çocuklarında da madde bağımlılığı görülmektedir. Bunun nedeni nedir?

Elbette, burada şunu vurgulamak lazım; aile ilişkileri çok önemli. Eş ilişkileri çok önemli. Özellikle ekonomik düzeyi yüksek, eğitim düzeyi yüksek ailelerde karı-koca arasındaki iletişim sorunları, parçalanmış anne-baba sorunları neticesinde çocuk psikolojik olarak etkileniyor. Aileden uzaklaşıyor, anne-babadan uzaklaşıyor. Çünkü çocuk, anne ve babanın çatışma alanı haline geliyor. Karı-koca kendi arasındaki çatışma ve problemi çocuk üzerinden gidermeye çalışıyor. Dolayısıyla çocuk, sorunun bir parçası haline geliyor. Bu çocukta uyum ve davranış sorunlarına yol açıyor. Uyum ve davranış sorunları olan çocuk da, maddeye yöneliyor. Yani, sorunun odağında aile ve ilişkileri var. Karı-kocanın kendi arasındaki uyumu, ahengi, paylaşımı var. Eğer bu sağlıklı bir şekilde organize edilebiliyorsa eşler arasında, sağlıklı nesiller, sağlıklı çocuklar yetiştirebilmemiz mümkün. Ama burada bir kriz, bir çatışma, burada bir sorun oluyor ve çözümlenemiyorsa, o zaman çocukta uyum-davranış sorunları ve madde bağımlılığı ortaya çıkıyor.

Madde bağımlılığına yönelen çocuklar arasında anket vs. bir çalışma yapıldı mı? Yapıldıysa bulgular nelerdir?

Tabi, elbette. Madde bağımlılığına başlamanın bir çok nedeni var. Merak, arkadaş grubu, çocukların arkadaşlarına hayır diyememesi. Çocuğun arkadaşları tarafından sürekli manüple edilmesi ya da çocuğun örtülü bir depresyon geçirmesi, aile içi sorunlar; bunların hepsi çocuğun madde bağımlılığında bir etken, sebep. Bu nedenlerin hepsi ya da sadece biri; çocuğun merakı, arkadaş grubu. Aile içerisinde anne ya da babadan birinin madde bağımlısı olması, alkol bağımlısı olması da oldukça büyük etki eder. Madde bağımlılığını genetik bir nedene bağlamaya ilişkin elde yeterli kanıt yoktur. Ama özellikle, çocuğun modelleme ile ilişkisine bağlayabiliriz. Çocuk ya arkadaşından birini model alacak ya da anne babasından birisini model alacak. Çocuğun çevresinde ve ailesinde böyle modeller varsa, maddeye yönelme riski çok daha yüksek. Ailede sigara içen ebeveynin olması, çocuğu sigara bağımlılığına yatkın olması haline getiren en etkin sebeplerden birisi.

Çocuğun sosyal faaliyetlerle yaşantısını dolduramaması da etken sanırım.

Kesinlikle. Bu çok önemli bir şey. Türkiye’deki eğitim sistemini sorgulamak gerekir burada. Türkiye’deki eğitim sistemi bilgiyi yüklemek şeklinde. Halbuki çocuklarımıza bilgiyi nasıl kullanabileceğini vermeliyiz. Çocuğumuzu geleceğe ve hayata hazırlayabilmeliyiz. Dolayısıyla burada bilgiyi kullanabilme becerisi, sosyal beceri – davranışsal beceri çok daha önemli. Özellikle çocuklarımıza oyun alanları, spor, sanat, kültür, edebiyat alanları oluşturmalıyız. Çocuklarımız ilköğretimden itibaren sanat ve kültür alanlarında etkin bir yer edinmelerini sağlamalıyız. Enerjisini harcayacak bilinçli, sağlıklı alanlara bulamayan çocuk, bilinçsiz ya da sağlıksız alanlara yöneliyor. Çocukluk ve ergenlik çağı potansiyel ve güçlü bir enerjiyi temsil eder. Dolayısıyla çocuğun sağlıklı bir şekilde bu enerjisini harcayacak alanlar oluşturmak bizim görevimizdir. Sadece kamu kurumlarına, yerel yönetimlere değil, sivil toplum örgütlerine de büyük görevler düşüyor. Mahallemizde, sokaklarda dolaşan kimsesiz çocuklar, anne-babasız çocuklar ya da mendil satan, arabaların camlarını silen çocuklar. Biz onlara para vererek, mendil alarak onlara onay veriyoruz, takdir ediyoruz. Bu şekilde davranışlarının pekişmesini sağlıyoruz. Böylece çocuğun sokağa itilmesini güçlendiriyoruz ve madde bağımlısı olma riskini arttırıyoruz. Ne yapmalıyız peki? Toplumumuz, bu alanda hizmet veren kuruluşları bilmek zorunda.

Sosyal Hizmetler il Müdürlüğü’nü, Emniyet’te Küçükleri Koruma Şube Müdürlükleri’ni bilmek zorunda. Milli Eğitim Müdürlükleri’ne bu çocukları haber vermek zorunda. Bu kuruluşları harekete geçirmek ve işbirliği yapmalarını sağlamak zorunda. Kendi başına çözüm üretemiyorsa, gece saat 11’de mendil satan bir çocuğu görüyorsa, Küçükleri Koruma Şube Müdürlüğü’ne bildirmeliyiz. Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü’nde Korunmaya Muhtaç Çocuklar Şube Müdürlüğü’ne bildirmeliyiz. Belediye’de Zabıta’ya haber vermeliyiz. En azından harekete geçirmeliyiz.Çocuklara onay verir, takdir edersek, sokakta bulunmalarını pekiştiririz.

Yönetim kurulu üyeliğini yaptığınız Çocuk Akıl Sağlığı ve Rehberliği Derneği dışında, aynı alanla ilgilenen benzeri kuruluşlar var mı?

Tabi, bizim derneğimiz bakanlar kurulu kararı ile kamu yararına bir dernek. Bizim böyle bir ayrıcalığımız var. Biraz dernek hakkında bilgi vereyim. Derneğimiz 1969 yılında Çapa Tıp Fakültesi Çocuk Psikiyatrisi Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Rıdvan Cebiroğlu tarafından kurulmuştur. Çapa Çocuk Psikiyatrisi A.B.D. Başkanları, her dönem derneğimizin başkanlığını yürütmüşlerdir. Biz özellikle uyum ve davranış sorunu gösteren çocukların ailelerine, çocuklara; tedavi, eğitim, danışmanlık hizmetleri veren bir derneğiz. Bu alanda, birçok sivil toplum kuruluşu var. Sokak çocukları ile ilgili alanda ve genel olarak çocukların eğitimi ile ilgili, çocukların hakları ile ilgili birçok sivil toplum örgütü var.  

 
 
 


Yasal Uyarı , Gizlilik Beyanı ve Künye  

  sosyalhizmetuzmani.org © Bütün hakları saklıdır.